‘Kamera kapatılınca Erdoğan’a, anasına, avradına, kızına sövüyor
Akit yazarı Latif Erdoğan bugünkü köşesinde Gülen’e ilişkin dikkat çeken bir tanıklığı aktardı.
FETÖ lideri Fethullah Gülen’in eski yol arkadaşı, Akit yazarı Latif Erdoğan bugünkü köşesinde Gülen’e ilişkin bir tanıklığı aktardı. Latif Erdoğan’ın aktardığına göre, Kuzey Irak’taki bir restoranda çalışan garson, 2013 yılında Fethullah Gülen’in yanından gelen bir örgüt üyesinin, “Bütün bu gördüklerimden, duyduklarımdan sonra bu adama hoca falan demem. Bu adam tam bir sahtekâr. Kamera açıkken konuştuklarıyla kamera stop ettikten sonraki konuşmaları arasında dağlar kadar fark var. Kamera açıkken Tayyip Erdoğan hakkında güzellemeler yapıyor; kamera kapatılınca, Erdoğan’a, anasına, avradına, kızına sövüp sayıyor. Böyle küfürbaz bir adama nasıl olur da ben hoca derim, saygı gösteririm” şeklinde konuşmasına tanık olduğunu anlattı.
Latif Erdoğan’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Bir restoranda garson olarak çalışıyormuş. Beni görünce yanıma geldi. Senelerdir içimi kemiren bir konuyu sizinle görüşmek istiyorum, dedi. Buyur, anlat, dedim. Anlattı:
‘2013 yılında, Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde 11 ay kadar kaldım. Oranın bilinen bir restoranında çalışmak için oradaydım. Söz konusu restoranın ortaklarından biri Şivan Perwer’di. Sık olmasa da gelir, dışarıdan gelen misafirlerini burada ağırlardı.
O yıl Diyarbakır’da bir miting düzenleneceği söylenmişti. Mitinge dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı söyleniyordu. İbrahim Tatlıses’le Şivan Perwer düet yapacaklardı. Şivan Perwer önce isteksizdi. Fakat FETÖ örgütünün Erbil sorumlusu devreye girerek onu ikna etti.
FETÖ elemanları, bulunduğum restoranda her gün gruplar halinde yemek organizasyonu düzenlerlerdi. Yediden yetmişe her yaş grubunda insan bu organizasyonlara dahil edilirdi. Yani anaokulu öğrencilerinden oralarda çalışan ne kadar örgüt üyesi varsa hepsini kapsardı.
Tanışma faslında sırası gelen ayağa kalkar, adını soyadını, nereli olduğunu, ne iş yaptığını bir bir söylerdi. Restoranın müdürünün adı da Fetullah’tı. Sanırım bizi tercihlerinin bir sebebi de buydu.
Bir gün müdürüm, üst düzey cemaat üyelerinden altı kişilik bir grubun geleceğini söyledi ve onlarla benim ilgilenmemi istedi. Altı kişilik grup öğle yemeğine geldiler. Masalarını ben hazırladım ve ilgilenmek üzere de masaya yakın bir yerde bekledim.
İçlerinden biri Amerika’dan, Gülen’in yanından yeni gelmiş; ve orada gördüklerini, yaşadıklarını diğerleriyle paylaşıyordu. Diğerleri pür dikkat onu dinlemekteydiler. Konuşan kişi sözünü şöyle bitirdi:
Kardeşim, ben, bütün bu gördüklerimden, duyduklarımdan sonra bu adama hoca falan demem. Bu adam tam bir sahtekâr. Kamera açıkken konuştuklarıyla kamera stop ettikten sonraki konuşmaları arasında dağlar kadar fark var. Kamera açıkken Tayyip Erdoğan hakkında güzellemeler yapıyor; kamera kapatılınca, Erdoğan’a, anasına, avradına, kızına sövüp sayıyor. Böyle küfürbaz bir adama nasıl olur da ben hoca derim, saygı gösteririm. Bu iş bitmiş, bu iş kokuşmuş. Ben artık böyle bir yapı içinde yokum.
Diğerleri şaşkınlık içinde konuşanı dinlediler. Hepsinin yüzü sapsarı oldu. Konuşan kişi sözünü şöyle sürdürdü: Kardeşim, ben vazifemi yaptım, şahit olduğum hususları zerre kadar abartmadan, olduğu gibi size aktardım. Artık inanıp inanmamak size kalmış bir iş. Ama bilin ki ben artık bu işte yokum.
Restorana gelen giden ne kadar örgüt elemanı varsa hepsinin Tayyip Erdoğan hakkında hiç ağza alınmayacak sözlerle nasıl hakarette bulunduklarını yüzlerce defa kulaklarımla duydum. Kendilerini bize iyi Müslüman kimliği ile tanıtan bir topluluğun düştükleri bu çelişkili durum beni o günden bu güne hep rahatsız etti. Bir de kavgayı Erdoğan başlattı diye iftirada bulunuyorlar. Hayır, kavgayı ilk başlatan bunlardı. Fakat ikiyüzlü davrandıkları için, içlerindeki kini, nefreti, öfkeyi önceleri açık etmediler, gizlediler. Aleyhte oldukları halde lehte gibi göründüler…’
Genç garson bunları anlattıktan sonra görevini yapmış olmanın verdiği huzurla vedalaşıp yanımdan ayrıldı. Anlattığı konu benim açımdan ve bildiklerim yanında sıradan bir olay olmasına rağmen bu anlatılanları sizlerle de paylaşmak istedim. İstedim ki, bu yol çeşitlensin de herkes bu genç garson gibi dertlensin, elindeki bilgileri toplumla paylaşsın, kendine bırakmasın. İstedim ki, hakikati gören ve ayrıldığını söyleyen o konuşmacının tavrı, aldığı karar, diğer örgüt mensupları için de bir örnek olsun. Yanlışta ısrarı vefa ve sadakat sanıp avunmasınlar, kendilerini ham tesellilerle oyalamasınlar.”