Erdoğan’ın açıklamaları ve ‘Tur’ uçağından izlenimler
.
Bir hafta arayla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki yurtdışı gezisine katıldım.
Haziran sonunda 5 gecesi Japonya’da, yarım günü de Çin’de geçen ziyaretten bir hafta sonra Bosna Hersek seyahatine eşlik ettik.
Değer mi tam emin değilim ama öncelikle “Devlet imkanlarıyla gezip tozun bakalım” diye sosyal medyadan laf sokuşturanlar için birkaç kelam edelim.
Bu gezilerde uçak yolculuğu hariç, masrafları katılımcı gazeteciler adına çalıştıkları kurumlar karşılıyor.
Otel, yemek harcamaları bunlara dahil.
Dolayısıyla mesele, Cumhurbaşkanı ve heyetini taşıyan uçağa gazetecilerin eklenmesinden ibaret.
Bu kadarını da çok görenler, sanıyorum Cumhurbaşkanı’nın da bu seyahatlere turistik amaçla gittiğini düşünüyorlar.
Böyle bir durumda, onlar için ikna edici sözler kullanmak insana cahile laf anlatmaktan daha zor gelir.
En iyisi işimize bakalım…
Salı sabahı, Saraybosna’da yapılan Güney Avrupa İşbirliği Zirvesi’ne katıldıktan sonra, Erdoğan’ın Türkiye’ye daha erken dönmek istediğini öğrenince, belirlenen programdan iki saat evvel havaalanının yolunu tuttuk.
İstikameti Ankara olan Tur uçağı, Türkiye hava sahasına girip, İstanbul üzerinden ilerlerken, Cumhurbaşkanı’na sorularımızı yöneltmek üzere, uçağın ön tarafına davet edildik.
Erdoğan, Bosna gezisine dair kendi açıklamalarını yaptıktan sonra “Ben şimdi sözü, sorularınız için size bırakıyorum” dedi.
Kendisine S400 alımıyla ilgili güncel tartışmaları içeren iki soru sordum.
“S400 sadece acil durumlarda mı kullanılacak? Teknoloji transferi konusunda Rusya ile tam bir işbirliği yapılıyor mu?” diye.
Sorunun ikisi de, bu konuda yürütülen bir takım spekülasyonlara dönüktü.
Cumhurbaşkanı, ikincisini yanıtlayarak söze başladı:
“Bir defa ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Herhangi bir sıkıntı yok. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir.”
Geçen hafta, S400’lerle ilgili olarak, ‘barış zamanlarında’ kapağının kapalı tutulacağı, sadece acil durumlarda aktive edileceği yönünde haberler çıkmıştı.
Sorduğum sorunun dayanağı bu tartışmalarla ilgiliydi.
Erdoğan, soruma “Böyle bir alım veya böyle bir yatırım niye yapılır” diye karşı bir soruyla yanıt vermeye başladıktan sonra biraz durdu, benden bir şey söylememi bekledi.
“Herhalde kullanmak için” diye mukabelede bulununca, sözlerimi onaylayıp devam etti:
“Bize nerede, nasıl gerekli olursa biz de bunu tabii ki aynı şekilde kullanma imkanına, hakkına sahip olacağız. Bu bir hava savunma sistemi. Böyle olduğuna göre, eğer birileri bize bir saldırı yaparsa bu saldırı karşısında biz de bu savunma sistemimizi devreye sokacağız”.
Sohbet sırasında Cumhurbaşkanı’na iç siyaset ağırlıklı sorular yöneltildi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde revizyon olup olmayacağı tartışmaları, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın görevden alınması, Ali Babacan’ın parti kurma hazırlıkları.
Yeni sistemle ilgili olarak Erdoğan’ın sınırları çok geniş tutulmayan bir tartışmaya parti içerisinde de bir yol verdiği biliniyor.
Ancak, sözlerinden bu alanda köklü bir değişime sıcak bakmadığını da anlayabiliyoruz.
“Eksiklikler olabilir ama parlamenter sistemde neler çekildiğini, ne tür bedeller ödendiğini biliyoruz” hatırlatmasında bulunması bunun bir işareti.
Bir de bu değişimin halkoylamasıyla yapıldığına dönük bir hatırlatmada bulunuyor Erdoğan.
Şöyle diyor:
“Bu konuyla ilgili biz referandum yaptık. Bu referandumla beraber yeni yönetim sistemine geçtik. Bu parlamentoda verilen bir karar değil, halka gidilerek verilen bir karar ve halkımız bu işe yüzde 52’nin üzerinde evet demek suretiyle kararı verdi. Şimdi bununla birlikte çok farklı süreci başlatmış olduk. Bu süreçte de tabii ki eksiklikler olabilir ama parlamenter demokrasi olarak gelen sürecin içinde bu ülkenin neler çektiğini, ne bedeller ödediğini de biliyoruz.”
Erdoğan’ın İstanbul seçimleri öncesi parti kurma hazırlıkları yapan Ali Babacan ile bir görüşme yaptığı biliniyordu.
Sorulan soru üzerine bu görüşmenin detaylarını bizimle paylaştı.
Görüşmede Babacan, “Seçimlerden sonra istifamı vereceğim. Çünkü partiye karşı olan aidiyet duygularımı kaybetmeye başladım” demiş.
Aynı cümle, Babacan adına biz Saraybosna yolundayken yapılan Ak Parti üyeliğinden istifa duyurusunda da vardı.
Erdoğan’ın bu sözleriyle yolların ayrıldığı netleşmiş oldu.
Mehmet Acet
Yeni Şafak