Erdoğanın hapishane arkadaşı anlatır. Sabah namazı vakti gelmiştir. Erdoğan…
Tayyip Erdoğan, yanında Ahmet Ergün ve Hayati Yazıcı olduğu halde içeri girmiş, hapishanenin ağır demir kapıları hemen peşinden kapanmıştı. Sonrasını, koğuş arkadaşı Hasan Yeşildağ anlatıyor: Tayyip
Bey, Hayati Abi’yle beraber içeri girdi. Hepimizin gözleri dolmuştu. Yukarıya geldi. Yukarıda Erhan Şenol, Zeki Yeşildağ filan var. Yüzbaşı orada, üsteğmen orada, savcı orada… Tanıştılar. Sonra biz ikimiz
koğuşa geçtik. Hapishaneye ilk girildiği hatıran psikolojisini bildiğim için ne vakit boşalacak diye bekliyorum lakin Reis’te tık yok. Çevreye şöyle bir göz attı: “Güzel olmuş!” diye konuştu. Reis’i beklerken, hapishanede bulunan mahkum ve
gardiyanlarla toplantı yapıp, herkesi sıkı sıkı uyarmıştım: Tayyip Bey’in yanında sigara içilmeyecek! Bacak bacak üstüne atılmayacak! Laubali hareketlerden kaçınılacak! Herkes, saygılı olacak! Yattığımızda saat 02.30’du. Öyle
yorgundum ki, başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum. Saat 05.00’te bir tıkırtıyla uyandım; baktım, Reis sabah namazı için hazırlık yapıyordu. Uykumu alamadığım için biraz zorlansam da, kalkıp abdest aldım. Namaza yabancı
biri değildim. Önceleri yalnızca cumaları kılardım. 1978’de cezaevine düşünce beş zaman namaza başlamıştım. Tarih, tekerrürden ibaretmiş ya, işte yeniden hapishanedeyiz… “Altı üstü dört rekat namaz kılacağız” diyordum kendi
kendime. “10 dakika dahi sürmez. Sonra tekrar yatar uyuruz, ölüm yok ya nihayetinde”… Sünneti kıldık. Ben kalkıp kamet getirdim. Reis, imam oldu. Sesi çok güzel, insanı teskin ediyor. Yasin suresiyle kıldırdığı için, namaz biraz uzun sürdü. Namaz bitti, arkasından
Aşrı şerif okudu. Saate baktım, tamı tamına 45 dakika! “Mahpusluğunun ilk günü ya, maneviyat ihtiyacı tavan yaptı zannımca” dedim, fazla üstünde durmadım. İkinci gün de ilk günkü gibi uzun sürünce, kuşkulandım. Fakat bir yandan da,
“Duygusallığı geçmemiş besbelli” diyerek, içimi serinletmekten geri durmuyorum. Fakat, o da ne? Üçüncü gün de, sabah namazımızın hitâmı, benim bir saatlik uykuma mal olmasın mı? Daha duamı bitirip elimi yüzüme sürmeden, kararımı vermiştim: Ya mukadderatıma razı
olup susacaktım veyahut uykusuzluktan telef olmak üzere olduğumu Reis’e anlatabilecek adaletli bir elçi bulacaktım kendime. vaziyeti Ahmet Ergün’e açtım. Sonrası gün: “Yakıntıcıymışsın benden” diye konuştu. “Estağfurullah!” dedim. “Bak, ne diyeceğim. Sabaha kadar yatmayalım. Sabah olunca namazımızı kılar, öyle yatarız.”
Sonraki günlerde, Reis’in önerdiği programı uyguladık. Hapishanede dahi namazını bırakmayan ve şükre devam eden bir adam. lütfen siz de Bu gönderiyi beğenerek veya paylaşarak daha fazla kişiye erişmesini sağlamamız için bize yardımcı olun şimdiden çok teşekkürler Allah’a emanet olun