Gittiği ülke karışıyor
Trump elçi olarak onu seçti!
ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni Türkiye Büyükelçisi olarak aday gösterdiği David Satterfield 40 yıllık Ortadoğu uzmanı. Kariyerine bakınca; iki misyonla Ankara’ya gönderileceğini söyleyebiliriz: Türkiye’yi İran’dan uzak tutmak… Suriye’nin kuzeyinde
YPG varlığını sürdürmek..
Tarık Dağlı / Haber7
ABD Başkanı Donald Trump, David Satterfield’ı ABD’nin Ankara Büyükelçiliği görevine aday gösterdi. ABD bir önceki Ankara Büyükelçisi John Bass’in 2017 yılının Ekim ayında görevden ayrılmasından bu yana Türkiye’ye yeni büyükelçi atamamıştı.
2018’in Haziran ayında da ismi gündeme gelen Satterfield’in tekrar gündeme gelmesi ise ABD’nin bölgede İran’a karşı politikasını sertleştirebileceğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Çünkü Satterfield’in yaklaşık 40 yıllık kariyerinde iki konuda uzmanlaştığı görülüyor. Birincisi İran ve İran Hizbullahı’na karşı gösterdiği mücadele, ikincisi ise İsrail’i korumak adına yaptığı hizmetler.
Satterfield, Dışişlerine 1980’de girdi. Cidde, Tunus, Beyrut, Cezayir, Şam ve Bağdat’ta görev yaptı. 199093 arasında Dışişleri Bakanlığı’nda personelden sorumlu direktör olarak çalıştı. 199396 arasında Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Günay Asya İlişkileri Temsilcisi’ydi. 19961998 yılları arasında Arapİsrail İşleri Dairesi Başkanlığı görevini üstlenmişti. Eylül 1998 ile Haziran 2001 arasında Lübnan Büyükelçiliği yaptı. Bunlar en bilinen görevleri…
IRAK’I DİZAYN ETTİ
Lübnan görevi sonrası tekrar Yakın Doğu Temsilcisi olarak çalıştı. Mayıs 2005’te Irak’ta Saddam Hüseyin’i devirmeyi başaran ABD onu Bağdat’a yolladı. Elçilikle eşdeğer olarak misyon şefi olarak atandı. Aynı zamanda George W. Bush yönetiminde, Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’ın üst düzey danışmanıydı. Obama yönetimi gelene kadar Irak’ın yeniden dizaynını üstlenmişti.
GİTTİĞİ HER YER KARIŞTI
2009’de Dışişleri’nde ayrıldı. ABD hükümeti tarafından desteklenen Çok Uluslu Güç ve Gözlemciler (Multinational Force and Observes) isimli platformun başına geçti. İsrailMısır barış anlaşmasını tehdit eden Sina krizinin çözülmesinde baş rol oynadı. Bu olayı çözdükten sonra 3 Temmuz 2013’te Sisi’nin kanlı darbesi sonrası soluğu Kahire’de aldı. Ağustos 2013’ten Ocak 2014’e kadar Sisi’nin koltuğu sağlamlaşana dek Kahire’de Misyon Şefi olarak görev aldı. Dışişleri’ne geri dönmüştü. 2014 Mayıs ayında Libya Özel Temsilcisi olarak atandı. Ne tesadüftür ki Libya İç Savaşı tam da aynı günlerde başladı. 2017’de tekrar Yakın Doğu İlişkilerinden sorumlu müsteşarlık görevine döndü.
SON ÖDEVİ SURİYE
Bu dönemde uzmanlık alanı Suriye oldu. Beyaz Saray’ın Suriye politikalarının Senato’ya sunumlarını genelde o üstlendi. Türkiye ile de temas kurdu. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Astana sürecine ABD'nin gözlemcisi olarak katıldı. Ancak adı Ocak 2018’de net bir şekilde duyuldu. 10 Ocak 2018’de Amerikan Senatosu’nun Dış İlişkiler Komisyonu’nda “DEAŞ sonrası Amerika’nın Suriye Politikası” konulu bir oturumda, Trump yönetiminin amacının, DEAŞ’ı sonlandırmakla bitmediğini ve PYD ve YPG’den oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye’nin kuzeyinde güçlendirilerek İran’a karşı bir tampon görevi alacağını ortaya koymuştu.
‘SURİYE’DE SAVAŞI UZATALIM’
Daha sonra ise ‘Suriye için Küçük Grup’ toplantılarından sızdırılan belgelerde skandal ifadeleri ortaya çıktı. Belgelere göre ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün’den oluşan Suriye için Küçük Grup, Suriye’yi bölme ve paylaşma planı yapıyordu. 11 Ocak’taki toplantıya Satterfield’ın yanı sıra ABD Dışişleri Ofisi’nin Orta Doğu şefi Hugh Cleary, Fransa Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Direktörü Jerome Bonnafont, Ürdün Dışişleri danışmanı Navaf Tell ve Suudi Arabistan’dan General Cemal el Akil katılmıştı. Grup, Suriye’nin bölünmesi, ülkedeki savaşın uzatılması, Soçi sürecinin baltalanması, Cenevre sürecini yöneten BM Özel Temsilcisi Mistura’ya verilecek talimatlar, YPG sayesinde Türkiye’yi kışkırtmak, İran ile Lübnan Hizbullah’ına karşı İsrail’i provoke etmek gibi konuları görüşmüştü.
ERDOĞAN ONU MU HEDEF ALDI!
Hatta bu skandal buluşma üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Fransa, Almanya ve Rusya’yı misafir ettiği buluşmayı tertip etmiş ve “Şimdi bir Small Grup diye bir şey çıkardılar. 7 ülke var. Bu toplantılara Türkiye’yi çağırmıyorlar. Hatta Suriye’yi çağırmıyorlar. Suriye hakkında toplantı yapıyorlar, Suriye bu toplantıda yok. O da Trump’ın düzenlemiş olduğu toplantı. Onlarınki Small oluyorsa bizimki de ‘smaller’ olur” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın hedef aldığı Small Grup’un baş aktörü Satterfield’dı…
Türkiye’nin yeni ABD Büyükelçisi olmasına kesin gözüyle bakılan Satterfield’ın adı bir başka karanlık olay ile de anılmıştı. David Satterfield, benzer pozisyondaki birçok ABD’li diplomatın yaptığı gibi resmi görevlerinin yanı sıra dev silah veya güvenlik şirketlerinden biriyle de organik bağı vardı. Dünyanın en büyük güvenlik firmalarından biri olan G4S’in sözcülüğünü yapıyordu. 12 Haziran 2016’da Afgan asıllı Omar Mateen isimli bir ABD vatandaşı Florida’da Pulse Clup adlı gece kulübünü tam manasıyla kana bulamış ve saldırıda 50 kişi ölürken 53 kişi yaralanmıştı. Saldırıyı DEAŞ üstlenmişti. Bu olay tam da Satterfield’ın Küçük Grup toplantısında sözünü ettiği gibi Suriye’deki savaşın uzamasına sebep gösterilecek nitelikteydi. DEAŞ güçlü ve aktifti. Suriye’den çekilmek yanlış olurdu. Konunun Satterfield ile bağlantısı ise Omar Mateen’in güvenlik elemanı olarak çalıştığı şirketti. Eğitimini ceza hukuku üzerine almış olan saldırgan Satterfield’ın temsil ettiği G4S şirketinin dokuz yıllık çalışanıydı..