ESİP GÜRLÜYORLARDI
Türkiye ve Rusya Suriye’de yeni neler yapabilir?
.....
Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, Türk heyetinin önünde esip gürlüyordu.
“Bu iş ya çözülür, ya da taş üstünde taş kalmaz” gibisinden tehdit cümleleri kuruyordu.
Türk heyeti bir yandan Gerasimov’a "Altta kalmayan" bir tutumla cevap yetiştirirken, diğer yandan yan taraftan gelecek haberleri bekliyordu.
Yan tarafta Rusya Devlet Başkanı Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, baş başa yaptıkları görüşmede İdlib krizini konuşuyordu.
Nihayet o baş başa görüşme bitti, Putin ve Erdoğan heyetin yanına geldi, “Biz şu şu konularda mutabakat sağladık” diyerek İdlib anlaşmasını taraflara duyurdu.
Böylece Gerasimov’un tehditleri havada kalmış oldu.
Tabi, bu durum aslında, Rus Genelkurmay Başkanı’nın ‘kafasına göre takıldığı’ anlamına gelmiyordu.
Ruslar açısından ortada bir ‘Rol paylaşımı’ vardı ve Gerasimov, kuvvetle muhtemel Putin’in kendisine verdiği ‘Kötü polis’ rolünü oynuyordu.
Nihayetinde bu durumu, Putin’in pozisyonunu güçlendiren, muhatapları nezdinde kıymetini artıran bir ‘İyi polis, kötü polis’ paylaşımı olarak anlayabiliriz.
ÇIKAR ODAKLI GÜÇ MERKEZLİ BİR İLİŞKİ BİÇİMİ
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin ‘doğasını yansıtan’ bir anekdot paylaşmış olduk.
Ankara’da bu işlere mesai harcayan çevrelerden daha önceki yıllara ait benzeri başka anekdotlar da dinlediğimiz olmuştu.
Mesela Putin’in Türkiye ziyaretinde yapılan görüşmelerden birinde, Putin Erdoğan’a sürpriz bir öneri getirdiğinde aynı masada oturan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, orada bulunan herkesin anlayabileceği şekilde “O öneriyi kendisi de ilk defa orada duyuyormuş” gibi bir tutum takındı.
“Bakınız benim Devlet Başkanım Türkiye’ye o kadar çok önem veriyor ki, bazı teklifleri benim bile haberim olmadan ortaya atabiliyor” havası vermek için.
Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin doğasını yansıtan bir takım örnekler veriyoruz ama işin aslı bu ikili ilişki biçiminin doğrudan ‘çıkar odaklı’ olduğunun altını çizelim.
Suriye özelinde ise bu çıkar odaklı ilişki biçiminin doğrudan saha gerçeklerine ve güç dağılımına bağlı olarak ilerlediğini söyleyebiliriz.
Örneğin İdlib’de bu böyle olmuştu.
Ruslara daha önceden sağlanan Halep uzlaşmasının İdlib şartına bağlı olduğunun hatırlatılması, İdlib’de büyüyecek bir savaşın Halep’i de yeniden çatışma iklimine sokacağının ihsas edilmesi, sahada rejim güçlerinin ÖSO ve Türkiye varlığına karşı son derece zayıf olduğunun Ruslar tarafından da biliniyor olması, İdlib anlaşmasının arka planındaki ‘güç dengesini’ yansıtıyordu.
SURİYE’NİN GELECEĞİNE TÜRKİYE VE RUSYA MI KARAR VERECEK?
Bugünlerde sahada olup bitenlerin okumasını da Ankara’daki bir güvenlik kaynağının “Her şey sahadaki gerçekliğe bağlı olarak ilerliyor” ifadesinden yola çıkarak yapmak bizleri sağlıklı bir yoruma götürür.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den hızlı ve toptan çekilme kararı almasından sonra, uygulamaya yansıması halinde bu kararın Türkiye ile Rusya arasında yeni müzakereler ve pazarlıklara kapı araladığı gibi bir gerçek karşımıza çıktı.
Öncesinde Rusya ile yürütülen müzakerelerin hepsinde bulunmuş olan Türk heyetinin geçtiğimiz günlerde Moskova’ya yaptıkları ziyaretin mahiyeti de bu yeni denklemle ilgiliydi.
Türk heyetinin Moskova ziyaretinin takvimiyle eş zamanlı olarak Ruslar’ın havadan, rejimin karadan İdlib’e saldırması, Şam rejiminin Münbiç’e içi boş bayrak dikme şovunun perdeye yansıtılması, eş zamanlı olarak Cerablus’tan hareket eden Türkiye destekli ÖSO güçlerinin Münbiç’in 15 km uzağında mevzilenmesi, Türkiye’nin sınır bölgesine yine göstere göstere yeni askeri yığınaklar yapmasını da masada kimin hangi kozlarla oturacağının işaretleri olarak görebiliriz.
Tabi, bütün bunların ABD’nin çekilme sözünü gerçekten yerine getirip getirmeyeceği ile ilgili konular olduğunun altını çizelim.
“AVRASYA’NIN GÜVENLİĞİNİ BİRLİKTE GÜÇLENDİRECEĞİZ”
Rusya Devlet Başkanı Putin, yılbaşı vesilesiyle Türkiye’ye gönderdiği mesajda “Türkiye ve Rusya’nın, Avrasya’nın güvenliğini birlikte güçlendirmeye devam edeceğine eminim” ifadelerini kullandı.
Peki, bu ifadeleri Moskova’da yapılan son görüşmelere Rusya’nın yaklaşım biçimi olarak okumak mümkün olabilir mi?
Evet, sanki öyle bir ima var gibi duruyor.
Ama şunun altını tekrardan çizelim.
Sahada ne kadar gücünüz varsa, o gücün gölgesi masaya o ölçüde yansıyor.
Bu, özellikle Suriye bağlamında Türkiye Rusya ilişkileri için geçerli.
Düzeltme notu
Pazartesi günkü yazımda, tek kanaldan gelen bir iddiayı dikkate alarak CHP/İyi Parti’nin Ankara adayı Mansur Yavaş’ın Makedonya kökenli olduğunu yazmıştım. Yavaş, alt/üst soy belgesini göndererek bu bilginin doğru olmadığını, kendisinin ve dedelerinin Ankara Beypazarlı olduğunu dile getirdi. Cevap hakkı gereği bu notu burada bu şekilde paylaşıyor, yazımda geçen ifadeyi düzeltiyorum.
YENİ ŞAFAK GAZETESİ
mehmet acet