Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat, hain darbe girişiminde büyük bir kahramanlık örneği göstererek o karanlık gecenin seyrini değiştiren önemli isimlerin başında gelen Ömer Halisdemir’în şehadet şerbetini içmesinden kısa bir süre sonra ailesi ile yaptığı duygu ve gurur dolu sohbeti köşesine taşıdı.
Hande Fırat’ın Türkiye’nin ilelebet unutmayacağı kahramanlardan biri olan Şehit Ömer Halisdemir’in evine yaptığı ziyarette eşinin anlattıkları derin bir duygu seline boğdu. Karanlık günün öncesi ve sonrasına ilişkin anlattıkları pes dedirtti.
İŞTE O YAZI O, 15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler’i ele geçirmeye çalışan komutanı vurarak tüm planı bozdu. Gazeteci Hande Fırat, darbe gecesi cesaretiyle tanıdığımız, 42 yaşında şehit verdiğimiz Astsubay Ömer Halisdemir’in vefatından kısa süre sonra evini ziyaret edip eşiyle konuşmuştu. Milli direnişin kahramanlarından Halisdemir’i, ‘Demokrasi Kahramanları’ kitabında yer alan bu etkileyici yazıyla ve minnetle anıyoruz.
Türkiye’nin gönlünde taht kursa da, sosyal medyada binlerce insan onun fotoğrafını profili yapsa da, o bir kahraman olsa da, bir kadın için hayat arkadaşı, iki çocuk için baba ve bir evin direğiAdı Ömer Halisdemir. 42 yaşında şehit oldu.Hepimiz onu darbe gecesi cesaretiyle tanıdık. Hayran olduk, sevdik, şehit oldu diye üzüldük… Geride öyle üç insan bıraktı ki, onların sevgisi de saygısı da acısı da çok büyük.
Onlar, evin direğini kaybettiler. Hatice Halisdemir kocasını, Elif Nur ve Ertuğrul babalarını… Türkiye’nin gönlünde taht kuran kahramanın evine gittim. Yolda bir ağırlık çöktü üstüme. Aklımda hep aynı soru: Onlar acı çekerken nasıl soru sorulur, nasıl anlattırılır en özledikleri, büyük kayıpları… Araba, Ankara’da mütevazı bir sitenin önünde durdu. Sokağın tüm binalarında Türk bayrakları asılıydı. Sokak kapısı açıktı. Merdivenlerden çıktığımızda bizi bir kadın ve bir genç kız bekliyordu. Ömer Halisdemir’in eşi ve kızıydı. İçeri geçtik. Hatice Hanım ikili koltuğa oturdu, ayaklarını altına topladı, ben de hemen çaprazına oturdum.
Kızı Ela Nur da oturdu. Hepsinin ıslak gözlerinde ‘acı’ ve ‘özlem’ okunuyordu. Pencereye dayanmış yemek masasının üzerinde Ömer Halisdemir’in o fotoğrafı çerçevelenmiş, bize bakıyordu. Etrafı çiçeklerle süslenmişti.ŞEHİDİN EŞİ ŞU CÜMLEYLE BAŞLADI Hatice Halisdemir konuşmaya şu cümleyle başladı: “Ben zaten akşamdan hissetmiştim, sabaha kadar oturdum!” İşte o günü konuşmaya başlamıştık. Hatta iki gün öncesini, yani 13 Temmuz’u.
Ömer Halisdemir, o gün eşinden yaşanacakları sezdi mi bilinmez Yasin okumasını istemiş: “Arkadaşlarımı aradım, Yasin okutturdum, kendim de okudum. Perşembe günü izinliydi, evdeydi. Gayet sorunsuz, güzel bir gün geçirdik. Cuma sabahı kahvaltı hazırladım, kendisi genelde kahvaltısını işyerinde yaptığı için ekmek arası bir şeyler koydum. Gitti işte… Giderken vedalaştık, her zamanki gibi.
O gün dışarıda kuzenleriyle karşılaştık, ben Ömer’in nöbette olduğunu onlara bile söylemedim, çünkü güvenliğe çok önem verirdi. Sitede bile çok nadirdi bizim Özel Kuvvetçi olduğumuzu bilen, kimseye söylemezdik. Akşam baktım televizyonlara, baya ayaklanma var, tanklar falan. 22.30’da eşimi telefonla aradım, uykuluydu sesi. “Hatice ne oldu?” dedi. Ben “Ömer burası çok fena, televizyonlar gösteriyor, Suriye gibi olmuş ortalık” dedim. Ömer afalladı, şaşırdı; “Tamam Hatice, burada bir şey yok, hiç merak etme” dedi. Çok soğukkanlıydı, onunla konuştuktan sonra o kadar rahatladım ki…
Hiç merak etme, iyiyim O gece ilk konuşmalarını böyle anlattı Hatice Halisdemir. Ömer Halisdemir ile Özel Kuvvetler’de nöbetteyken yaptıkları bu ilk konuşmadan sonra eşinin ailesine ve merak eden diğer akrabalarına “Bizde bir şey yok, merak etmeyin” demiş, onlar da rahatlamışlar. Hatice Halisdemir bir süre sonra Özel Harekâtçı bir arkadaşının eşini aramış: “Arkadaşımla konuşurken, o zaman çok büyük bir kayıp olduğunu öğrendim, onlar için çok üzüldüm.
Ama bende çok acı vardı o gün, sabaha kadar oturdum. Başka bir arkadaşım aradı, telefonda bana ‘Hatice kimseye kapıyı açma, evlere de baskın yapacaklarmış’ dedi. Uyuyakalırsam diye çocuklara, kimseye kapıyı açmasınlar diye not yazdım. Çocuklar uyumuştu zaten. Sürekli Ömer’e mesaj yazdım, sürekli aradım, cevap vermedi önce. Saat 00.40’ta görüşebildim. Ömer, ‘Hatice hiç merak etme, ben iyiyim’ dedi. Acelesi vardı, biriki kelime söyledi sadece. Başka da görüşemedim zaten, o gün sabaha kadar oturdum.”
İNŞAALLAH YARAR GETİRİRLER Bilirsiniz ya, bir ağırlık çöker insana, konduramazsınız. Hatice Hanım da geceyi bu karanlık duyguyla geçiriyor. Gün ağarıyor ve beklemeyi sürdürüyor: “İkindi vaktiydi, 15.3016.00 gibi…Arkaya ambulans geldi, ‘Şehit var’ dedim. Çocuklara söylemedim ama içimden kendi kendime ‘İnşallah Ömer’i yaralı getirirler’ diye dua ettim. Dedim ya, akşamdan biliyordum ben, o acıyı kıvranarak çektim. Sabaha kadar iki şişe kolonya bitirdim. Hatta bir ara kızım Elif Nur, ‘Anne bu halini babam görse çok gülerdi, çok fena duruyorsun’ diye güldü bana.”
İşte bu noktada ağlamaya başlıyor kahramanın eşi. Karşılıklı susuyoruz, ne gelir ki elden. Arkamızda bir yerden de hıçkırık sesi geliyordu. Elif Nur’un sesiydi bu: “Komşular geldiler kapının önüne. Camdan baktım böyle, bakarken bize döndüler ve kapının zilini duydum. Bitti zaten… Dedim ki, bize de ateş düştü.” İki çocuk, 18 yıllık evlilik… Ömer Halisdemir ile Hatice Halisdemir amca torunları. Ömer Halisdemir’in halası bir araya getirmiş onları, evlenmişler. İki çocukları olmuş: “Temmuz’un 26’sı evlilik yıldönümümüzdü. 16’sında eşim şehit oldu. O an, ambulansın geldiği o an, acımız çok büyüktü, yıkıldık, her şey bitti dedik. Evimizin direği gitti. Sağlıkçılar geldiler, zaten iğneleri yapınca o an hiçbir şey hissetmedik. Şimdi çok büyük bir acı, sadece acı var. Bazen ‘Allah’ım uykudan uyanalım, bu bir rüya olsun’ diyoruz ama yok, yine aynı şeyleri yaşıyoruz.
Hayat arkadaşı, kocası, evinin direği… Türkiye’nin gönlünde kahramanlığıyla taht kurmuş olan şehit Ömer Halisdemir için karısının acı dolu gözyaşları bitmiyor. Kocasının Özel Kuvvetler’deki eşya dolabını boşaltmaya gittiği günü anlatıyor: “Eşyalarını çok severdi. Bütün malzemelerini, eşyalarını dört dörtlük yapmak için uğraşırdı. Ben kıyafetlerini hazırlarken tek tek ütüsü bozulmasın diye elimle düzeltirdim. Aynı şekilde götürmüş, asmış. O kadar düzgündü ki, o dolabın halini görünce bittim ben. İyi ki gitmişim, iyi ki ellerimle boşaltmışım. Her şey çok değerliydi onun için, başkasının dokunmasına tahammül edemedim. Çantayla getirdim eşyalarını eve, çantayı daha açamadım. Ömer’in kokusu dağılacak diye açamadım. Sanki çantası gelmiş, şimdi de Ömer gelecekmiş gibi… Belki de diyorum çantadan destek