Türkiye, yeni parti iddialarını konuşurken, AK Parti iktidarında bir dönem bakanlık yapan Erkan Mumcu’nun eskiye ve eskilere dair açıkladığı bilgiler ortalığa saçıldı. Açıklamada geçmişe dair, hele hele Sabih Kanadoğlu’nun ortaya attığı 367 krizine dair açıklamaları dehşet verici… Erkan Mumcu bu krizin Erdoğan’a yönelik bir tuzak olduğunu ve bu tuzağı FETÖ’nün AK Partili kimi isimlerle birlikte kurduğunu söylüyor. Dikkat çektiği iki isim var. Bunlardan biri Abdullah Gül, diğeri ise Bülent Arınç… “Aslında bütün plan Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptırmamaktı. Bunun için Erdoğan, Abdullah Gül ismini açıklamaya mecbur edildi” diyor ve bunun nasıl yapıldığını mealen şöyle açıklıyor: “Biz o dönemde Erdoğan’a, aday olması durumunda Anavatan Partisi olarak destek vereceğimizi açıkça ilan ettik. Ancak devletin bütün klikleri Erdoğan’ın aday olmaması için mücadele ediyordu. İstemeyenler arasında FETÖ de vardı. FETÖ Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını istiyordu ve bunun için bir plan hazırlandı. Örneğin, Bülent Arınç o dönemde, ‘İkinizden biriniz aday olmayacaksınız ben aday olurum’ diyerek Erdoğan’ı Abdullah Gül ismini açıklamaya mahkûm hâle getirdi.” Dahası var… Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bir mutabakat kurduğunu ancak mutabakatı ArınçGül ikilisinin bozduğunu söylüyor. Mumcu’nun o yıllara ait açıkladığı dehşet verici bir detay daha var. 2004 yılında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin
kapatılmasından sonra “Özel Yetkili Mahkemeler” kurulduğunu, polislerin de tamamen bu mahkemelerin emrine verilmeye çalışıldığını hatırlatan Mumcu sözlerinin devamında şunları söylüyor: “Ben bu meseleyi bakanlar kurulunda anlattım. Bunun bir paralel devlet yapılanması olduğunu söyledim. Başbakan ve bakanlar kurulu benim bu endişemi haklı bulup tasarıyı geri çekti. Ben bakan olduğum süre içinde bu mesele bir daha gündeme gelmedi. Benim Millî Eğitim Bakanı olduğum dönemde millî eğitimle ilgili hazırladığım reform paketi vardı. Buna göre dershaneler kapatılacaktı. Bu noktada benim ipim çekildi ve bakanlıktan ve partiden ayrılmak zorunda bırakıldım. Benim ayrılığım sonrası dershanelerin kapatılması meselesi gündeme gelmediği gibi, özel yetkili mahkemelerin kurulması ve polisin bu mahkemelerin emrine verilmesi meselesi yasalaştı.” 2007 yılında bu tehlikeye bir kez daha dikkat çekmek için Erdoğan’a mektup yazdığını, bu mektubun Erdoğan’a ulaştırılmadığını, Erdoğan adına kendisine cevap veren Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ise kendisine küfürlerle dolu bir mektupla cevap verdiğini söylüyor Mumcu… Erdoğan’la ilgili fikri sorulduğunda ise “Yanlışıyla, eğrisiyle, doğrusuyla Tayyip Erdoğan daha hakiki bir adam” diyor ve bu noktada bir başka isme yani Abdullah Gül’e dikkat çekerek, “Asıl hesap vermesi gereken adam ‘Majestelerinin Valisi’ olan Abdullah Gül’dür” diyor. Konuşmanın bir yerinde benim dikkatimi çeken ayrı bir nokta oldu. 2004 Yüksek Askerî Şûra kararlarında alınan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın Kolordu Komutanlığı’na çıkarılması kararının Türk ordusunu, ABD’nin inisiyatifi dışına çıkardığını belirtiyor ve sonrasında başlayan Ergenekon
operasyonlarının buna engel olmak için yapıldığını iddia ediyor. Bu noktada da “Kozmik oda”yı hatırlatarak bir kez daha Arınç’ı ve Gül’ü suçluyor. Ve en korkunç söz…Mumcu, “Bu kumpası kuran koalisyon hâlâ AK Parti içinde çalışmaya devam ediyor” diyor. Erkan Mumcu’yu seversiniz veya sevmezsiniz bu ayrı bir şey. Sözlerine itimat edersiniz ya da etmezsiniz bu da ayrı bir şey. Ama bana göre, bu ülkede bir dönem bakanlık ve parti başkanlığı yapmış bir ismin bu ağır iddiaları ve suçlamaları cevaba muhtaç… Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın bu açıklamalara ya cevap vermesi ya da “İftira atıyor” diyerek dava açması gerekiyor. Yoksa bu açıklamalar daha çok konuşulur. Ve zaman geçtikçe inandırıcılığı fazla olur… Süleyman Özışık Türkiye Gazetesi