Doğu Akdeniz’de yeni gelişme!
‘Türkiye, güç kullanmak zorunda kalabilir’
Türkiye Doğu Akdeniz’de enerji arama çalışmaları için yeni hamleler yaparken, Doğu Akdeniz’i mesken tutan Batılı ülkelerin Türkiye’ye karşı ortaya koyduğu düşmanca tutumu değerlendiren uzmanlar, “Türkiye, kendine ait sınırlar içerisinde çalışmalarını yürütmekte. Batı Dünyası, Türkiye’nin kararlı duruşundan rahatsızlık duyuyor.” dediler.
Murathan Seyitoğlu Ankara Türkiye, Doğu Akdeniz’deki arama faaliyetlerine GKRY ile ABD ve AB’nin tepkilerine rağmen devam ediyor. Uzmanlar, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) Fransa’nın Doğu Akdeniz’de kuracağı deniz üssüne ilişkin yapılan anlaşmaya ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Mısır, İsrail ve Yunanistan arasındaki yakınlaşma dikkat çekici”
Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına yönelik arama ve sondaj faaliyetlerine Türkiye’nin devam edeceğine dikkat çeken Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, “Bölgede son derece yüksek bir gerginlik var. Türkiye’ye karşı bir ittifak oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle de Mısır, İsrail ve Yunanistan arasındaki stratejik yakınlaşma, son dönemde dikkat çekici seviyelere ulaştı. Üstelik Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de söz konusu ülkelere destek verdiği yönünde iddialar bulunuyor.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerin bozulmasıyla krizler yaşanmakta”
Türkiye’nin dış politikada uyguladığı stratejiden özellikle Batı’nın rahatsız olduğunu vurgu yapan Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, şöyle konuştu:
“Türkiye, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) taraf olmamasına rağmen bu sözleşmeye binaen Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmemiştir. Yaşanan gelişmeler doğrultusunda MEB’in ilan edilmesinin daha faydalı olacağını savunanlar da bulunmaktadır. Türkiye’nin Mısır ve İsrail’le olan ikili ilişkilerinin bozulmasıyla bu tip krizler yaşanmaktadır. Mesele yalnızca doğal kaynakların paylaşımına ilişkin sorunlardan ibaret değildir. Yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin çok yönlü bağımsız dış politika anlayışının cezalandırılmak istenmesiyle de ilişkilidir.”
“Kalıcı ve uzun vadede etkili çözümler bulunmalı”
Türkiye’nin KKTC ile ortak hareket ettiğini söyleyen Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer Türkiye’nin küresel ve bölgesel aktörlerle ilişkileri iyi olsaydı, Doğu Akdeniz’de bugün yaşadıklarımızı yaşamazdık. Günümüzde Kıbrıs Sorunu’nun çözümü bile, Doğu Akdeniz olayına bağlıdır. Burada önemli olan, kalıcı ve uzun vadede etkili olacak çözümlerin bulunmasıdır. Ancak mevcut konjonktür göz önünde bulundurulduğunda, ufukta herhangi bir çözümün olmadığı görülmektedir.”
“Türkiye, kendine ait sınırlar içerisinde çalışmalarını yürütmekte”
“Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), arkalarına İsrail ve ABD’yi de alarak KKTC’nin haklarını ihlal etmiştir.” diyen ANKASAM Başdanışmanı Prof. Dr. Sencer İmer, “Türkiye ise uluslararası hukuka uygun bir şekilde hem kendi haklarını hem de KKTC’nin haklarını korumaktadır. Her ne kadar Ankara, bölgede MEB ilan etmemiş olsa da bizim oradaki sınırımız bellidir. Türkiye, kendine ait sınırlar içerisinde çalışmalarını yürütmektedir.” dedi.
“Libya, Mısır ve Suriye’ye yapılacak görüşmeler büyük önem taşıyor”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını değerlendiren Prof. Dr. Sencer İmer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye ve KKTC arasında önceden yapılmış bir anlaşma var. Bu anlaşmayla Türkiye, KKTC’nin mevzubahis alandaki haklarını koruma görevini üslenmiştir. Bundan dolayı iki ülke arasında yapılacak yeni bir anlaşma, farklı bir durum ortaya çıkarmayacaktır. Ankara, zaten var olan bir anlaşmaya dayanarak söz konusu bölgede faaliyetlerde bulunmaktadır. MEB’in ilan edilmesinde fayda vardır. Ancak ilanın olması için konunun muhatabı olan diğer ülkelerle de görüşmelerin yapılması ve sınırın makul bir şekilde yeniden çizilmesi gerekmektedir. Türkiye, burada yanlış bir sınır belirleyerek bahsi geçen bölgedeki haklarından vazgeçmek istememektedir. Bu noktada Libya, Mısır ve Suriye’yle yapılacak görüşmeler de büyük önem taşımaktadır. Çünkü KKTC’yle açıklığa kavuşturulan meseleler, diğer ülkelerle de konuşulmalıdır. Muhtemelen Türkiye, mevzubahis devletlerle anlaştıktan sonra kendi MEB’ini ilan edecektir.”
“Lojistik liman ismi, uluslararası alanda tepki çekmemek adına kullanılmakta”
Akdeniz Üniversitesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emete Gözügüzelli ise, “İki ülkenin atacağı ortak adımlardan ilki, önceden duyurulan lojistik liman kararını hayata geçirmeye yönelik somut hamlelerin yapılması olacaktır. Lojistik liman ismi, uluslararası alanda tepki çekmemek adına kullanılmaktadır. Tesis, bulunduğu konum itibariyle büyük gemilerin sıklıkla kullanabileceği mühim bir liman olacaktır. En küçük bir kriz anında bile kullanılabilecektir.” şeklinde konuştu.
“Batı Dünyası, Türkiye’nin kararlı duruşundan rahatsızlık duyuyor”
Türkiye ile KKTC’nin yeni siyasi hamlelerde bulunabileceğini söyleyen Prof. Dr. Emete Gözügüzelli, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bahsi geçen olaylara ek olarak siyasi adımların atılması da söz konusudur. ‘Hayalet Şehir’ olarak anılan ve 1974 Barış Harekatı’ndan sonra kapatılan Maraş’ın açılması da bunlardan bir tanesidir. Maraş’ın açılması, KKTC makamlarının aldığı bir karardır. Maraş’ın tarihsel anlamda bir Osmanlı vakıf malı olduğunun kanıtlarla birlikte uluslararası camiayla paylaşılması ise atılacak bir diğer adımdır.” şeklinde konuştu.
Bölgedeki hareketlilik karşısında Ankara’nın yürüttüğü politikanın yerinde olduğunu belirten Gözügüzelli, “GKRY ve Batı Dünyası, Türkiye’nin kararlı duruşundan rahatsızlık duymaktadır. Son dönemlerde Atina’dan yapılan provokatif açıklamalara ve Yunan Donanması’nın hazırda beklediğini ima eden söylemlere bakıldığında da Yunan devlet adamlarının Türkiye’nin iç siyasetinde yaşanan gelişmeleri fırsat bilerek suni bir gündem yaratma çabasında oldukları görülmektedir. Türkiye’nin çeşitli baskılara maruz bırakılarak bölgedeki haklarından vazgeçirilmeye çalışıldığı görülüyor. Ancak Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimizin bölgeye gönderilmesi ve bölgede askeri tatbikatların yapılması, Türkiye’nin kararlılığını sürdüreceğine işaret ediyor. Son yaşanan gelişmelerle birlikte Türkiye; İran, Rusya ve Çin’le anlaşarak ekonomik anlamda ortak bir para birimi kullanma kararı alabilir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile hesaplaşmak isteyenler Rumlar destek veriyor
Bölgede uzun süredir Mısır ile İsrail’in işbirliğine dikkat çeken Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Ertan, “Söz konusu işbirliğine son olarak Fransa da dahil olmuştur. Bu bağlamda Paris yönetimi, bölgede bulunan önemli doğal kaynaklardan yararlanma çabasına girmiştir. Yani Doğu Akdeniz’le herhangi bir bağı bulunmayan ülkeler, bahsi geçen bölgede güç mücadelesine girmiştir. Bu sebeple ABD de dahil olmak üzere Türkiye’yle hesaplaşmak isteyen ülkelerin bölgede Rumlara destek verdiği görülmektedir.” dedi.
“Türkiye, güç kullanmak mecburiyetinde kalabilir”
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Ertan, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere ilişkin şöyle konuştu:
“Türkiye, bölgeye gönderilen ikinci sondaj gemisiyle birlikte, Doğu Akdeniz’de kendi çıkarlarına uygun olmayan herhangi bir harekete izin vermeyeceğini göstermiştir. Yakın zamanda Türk savaş gemileri de bölgeye konuşlanacaktır. Uluslararası politikada güç dengeleri çok önemlidir. Dolayısıyla Türkiye, güç kullanmak mecburiyetinde de kalabilir. Akdeniz, Türkiye’nin dış politikasındaki kritik alanlardan biridir. Bu nedenle de Türkiye’nin bölgede bir ittifak bloğu yaratması gerekmektedir.”
“S400’le KKTC’nin hava ve deniz egemenlik alanları korunması açısından önemli”
“KKTC’nin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması için yeni güvenlik anlaşmaları ve sözleşmeleri yapılmalıdır.” diyen Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Ertan, sözlerini şöyle tamamladı:
“KKTC Deniz Harp Gücü de dahil olmak üzere yeni hamlelere girişilmesi ve S400 gibi hava savunma sistemlerinin KKTC’nin hava ve deniz egemenlik alanlarının korunması açısından devreye sokulması yerinde hamleler olacaktır.” ifadelerini kullandı.”
Yeni Akit Gazetesi