Bir Çift Ayakkabı
Orhan, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul masraflarını karşılamak için her cumartesi ilçenin pazarına gidiyor, pazardaki satıcılara yardım ederek okul harçlığını kazanıyordu. Bu hafta bir sebze tezgahı sahibine yardım edecekti. Akşam olunca o günkü kazancını sebze satıcısından aldı ve köyüne döndü. Pazartesi günü sabah erkenden kalktı ve ilçedeki okulunun yolunu tuttu.
Lise son sınıf öğrencisi olan Orhan, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevilen, çalışkan bir
öğrenciydi. Her sabah ilçedeki okuluna bisikletiyle gidiyor ve akşam okul bitince aynı yoldan bisikletiyle köyüne dönüyordu. Akşam son ders bitmek üzereyken yağmur başlamıştı ve bu Orhan için zor bir durumdu.
Bisikletle köye dönmek, yağmurlu havalarda imkansızdı. Son derste bitmişti ve yağmur hızını biraz azaltmıştı. Orhan bisikletini okulda bırakıp yürüyerek gitmeye karar verdi.
Fakat ayakkabıları hiç de iyi durumda değildi. Yanlardan yırtık vardı üstelik tabanındaki küçük bir delikten ayakkabıları su alıyordu. Fakat köyüne yürüyerek gitmekten başka çaresi yoktu.
Tam ilçeden çıkıp köyünün yoluna girmek üzereyken yağmur şiddetini arttırdı. Orhan bir çatının altına sığınıp, yağmurun biraz olsun dinmesini beklemeye başladı. Çatısının altına sığındığı evin sahibi Selma Hanım pencere kenarında dışarıyı seyrediyordu.
Genç yaşta kaybettiği eşi Kazım Bey öldüğünden beri tek başına yaşayan Selma Hanım, Orhan’ı o halde görünce dışarıya çıktı ve; “Delikanlı, bu yağmurlu havada dışarıda olmak hiç de iyi bir fikir değil, üstelik üşümüş gibi görünüyorsun” dedi. “Haydi içeri gel de sana yeni yaptığım bir tas çay ikram edeyim” diye de ekledi.
Orhan önce teşekkür edip nazikçe teklifi geri çevirmek istediyse de, bu yağmurlu havada içeri girmekten başka çaresi yoktu. Tam içeri girmek için ayakkabılarını çıkartacağı sırada altının delik olduğunu hatırlayan Orhan, ayakkabılarını çıkarmak için tereddüt edince Selma Hanım genç adamın ayakkabılarının kötü durumda olduğunu fark etmişti.
“Delikanlı çoraplarının ıslak olmasının hiç bir mahsuru yok, ayakkabılarını çıkarıp içeri girebilirsin” dediğinde Orhan biraz utanmıştı.
Sıcacık çayını bitirdiğinde yağmurun tamamen dindiğini fark eden Orhan evine gitmek için ayağa kalktı. Ayakkabılarının giymek için eğildiğinde yerinde olmadıklarını gördü. Selma Hanım, “Delikanlı bunlar yakın zamanda kaybettiğim eşimin ayakkabıları. Sanırım senin ayağına da uyacak” diyerek bir çift ayakkabıyı Orhan’a uzattığında başını öne eğerek, “Teşekkür ederim ama ben bunları kabul edemem” dedi.
Selma Hanım’ın ısrarlarına dayanamayan Orhan, kendisininkinden çok daha iyi durumda olan ayakkabıları giydi ve defalarca teşekkür ettikten sonra evinin yolunu tuttu…
Yıllar sonra tıp fakültesini birincilikle bitiren Orhan, doğup büyüdüğü şehrine doktor olarak dönmüştü. Çalıştığı bir hastanede nöbetçi olduğu bir gece acil bir hasta getirilmişti. Baygın durumdaki bayanı görünce hemen tanımıştı. “Aman Allah’ım bu o kadın” diye söylendi.
Yapılan tetkikler sonucunda Selma Hanım’ın ender rastlanan bir hastalığı olduğunu anlayan Doktor Orhan, onunla yakından ilgilenmeye başladı. Uzun süren tedaviden sonra Selma Hanım sağlığına kavuştu. Taburcu olma zamanı geldiğinde Selma Hanım odasında faturanın gelmesini bekliyordu.
Doktor Orhan, denetleme için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne bir şeyler yazarak zarfın içine koydu, hastanın odasına gönderdi.
Selma Hanım elleri titreyerek zarfı aldı. Açmaya korkuyordu. Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu. Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kağıtta şunlar yazılıydı.
“Hastane masraflarının tamamı bir çift ayakkabı karşılığında ödenmiştir.”
Beğendiyseniz paylaşalım.