Bahçeli'den çok çarpıcı açıklamalar: Cem Yılmaz'ı görürsem...
MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP lideri Bahçeli, Abdullah Öcalan'ın 8 yıl sonra avukatlarıyla görüşmesiyle ilgili, "HDP seçmeniyle Kürt kökenli kardeşlerimizi birbiriyle karıştırmamak lazım...Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır" dedi.
Bahçeli'den çok çarpıcı açıklamalar: Cem Yılmaz'ı görürsem...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul seçiminin yenilenmesiyle başlayan tartışmalarda "Herşey çok güzel olacak" sloganını paylaşarak CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek veren Cem Yılmaz başta olmak üzere sanatçılara sert çıktı.
Cem Yılmaz için "Cem Yılmaz'ı artık sevemem" diyen Bahçeli, kendisini gördüğünde önce "elbiseni değiştir" diyeceğini kaydetti. Galatasaray Spor Kulubü yöneticisi Hayri Kozak'ın çıkışına da tepki gösteren Bahçeli, "Galatasaray o şahsı afaroz etsin" dedi.
TÜSİAD'ın İstanbul seçimi sonrasında yaptığı açıklamaya da tepkili olan Bahçeli, "Doğru değil, başkanlarının sarfettiği cümleyi ona tersine okuturlar" ifadelerini kullandı. Bahçeli, "herşey çok güzel olacak" sloganına karşı "yıldırımlar çaksın" sloganı önerisinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na "Kemal Derviş'in çömezi" nitelendirmesinde bulunan Bahçeli, yeniden dokunulmazlık çağrısı yaparak "neyin hodri meydanı, dokunulmazlığı getireceksen sen getireceksin, fezleke yoluyla gelirse de oyumuz belli" diye konuştu.
Bahçeli, İstanbul'da "hemşehri harekatı" yapacaklarını belirtirken, yeni bir istismar doğmaması için Cumhur İttifakı'nın yüzde 52'nin üstüne çıkması gerektiğini kaydetti.
Bahçeli, gazetecilerle buluştuğu iftar yemeğinde şu mesajları verdi:
DOKUNULMAZLIĞI KILIÇDAROĞLU'NUN GETİRMESİ DAHA AHLAKİ
Türkiye yeniden bir seçim sürecine giriyor. Siz daha önce seçimin yenilenmesine yönelik talebinizi dile getirmiştiniz ama YSK’ya yönelik tartışmalar hala sürüyor. CHP liderinin ifadesi oldu 'çete' dedi, sizin bir dokunulmazlık çağrıınız oldu. Ama CHP kanadından bir ses gelmedi. Öncelikle ilgili dokunulmazlıkla ilgili CHP’den bir hamle gelmemesini nasıl yorumlarsınız?
YSK’nın üzerinde yeniden tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak bir herhangi bir kurum yoktur. Böyle olunca YSK kararına; kimin hesabına nasıl gelirse değil , Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşılıp karar vermişse saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Aleyhimize de olsa saygı duymalıyız, lehimize de olsa saygı duymalıyız. Böyle bir ortam içinde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bey çok hırçın bir üslupla, gergin bir bakışla tartışma zemini açmış ve YSK’nın yedi üyesi üzerinde isimlendirme yaparak onları ‘çete’ olarak suçlamıştır. YSK”nın 11 üyesi vardır. Eğer kurum olarak suçlamak istiyorsanız, 7 ,4 şeklinde bir değerlendirme yerine YSK’yı kurum olarak esas alıp, içinden herhangi birisini ayırt etmeksizin, güzel bir dille eleştiri yapmak var iken böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda biz gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik. Bu arada da bir konuyu dillendirdik. Dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili, ‘Ben bu kadar cesurca hukuk, adalet ilkeleri ışığında inandıklarımı söylüyor ve her türlü kelimeyi de kullanabiliyorum. Ama dokunulmazlık zırhına da bürünmek istemiyorum. Dokunulmazlığın kaldırılmasından yanayım’ şeklinde bir teklif gelirse bu teklife ilk müspet oyu benim vereceğimi söyledim. ‘Dokunulmazlığın kaldırılması konusundaki isteğine hemen ben TBMM’de dokunulmazlığın kaldırılması yönünde ilk müspet oylamayı yapabileceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, kırıcı, karıştırıcı konuşmayı yapan kişi dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır.
SAVCILAR SORUŞTURMA BAŞLATIRSA
Tartışmayı bu boyutuyla Türkiye’nin gündemine getirirken aynı zamanda da TBMM’ye taşımış olmadır. Böyle olmadığı taktirde bu konuşmalar Türkiye’deki yargı organları, özellikle de savcılar belli suç unsurları taşıdığı kanaatiyle bir soruşturma başlatırsa o zaman bu Adalet Bakanlığı’na intikal edecektir. Oradan YSK’nın bu incitici davranışlar karşısındaki hakkını koruyabilmek açısından dokunulmazlığın kaldırılması noktasında bir fezleke talebinde bulunabilirler. O zaman yine bizim kanaatimizde bir değişiklik olmaz. Fezleke ile bir genel başkanı TBMM’ye taşımak yerine kendisinin iradesiyle TBMM’ye gelmesini demokratik açıdan daha ahlaki bulduğumu ifade etmek için o teklifte bulundum. Ama CHP’nin bazı sözcüleri ‘Hodri meydan’ diyor. Neyin hodri meydanını yapacağız! Getireceksen bu dokunulmazlığı sen getirecektin. Getirmeyeceksen fezleke yoluyla geldiği taktirde yine TBMM’de kanaatlerimizi açıkça ifade eder ve kullanacağımız oyu belirleriz. Şimdi bunları böyle düşünmek yerine bizi suçlayarak, hodri meydan demenin…
KILIÇDAROĞLU, DERVİŞ'İN ÇÖMEZİDİR
Demirden korksa trene binmez gibi geçmişte kullanılan bir söz vardır. Çok kişi de bunu cesaret unsuru olarak söyler. Şimdi hep beraber havaalanına gidelim. Buradaki mevcut yolcu sayısıyla TCDD’nin garlarındaki yolcu sayısını mukayese ederseniz, bunların hepsini demirden korkup trene binmiyor, hepsi korkak olarak nitelendiremezsiniz. Kendisinin imkanı çok yüksektir. Üst bir bürokrattır, Türk siyasetinde yeri vardır. Kemal Derviş’in çok yakını ve çömezidir. Böyle bir şahsın artık uçak ve özel araba kullandığı inancındayım. Kendisine üste para versem altı saat Adana’ya demiryolu ile gidemez diye düşünüyorum.
İstanbul seçimleri yenileniyor. Partinizin de strateji olarak hemşericilik olgusu üzerinden bir propaganda yürüteceği kamuoyuna yansıdı. Bunu bir açar mısınız?
YSK, büyükşehir belediye başkanlığı seçimini 6 Mayıs itibariyle aldığı bir kararla yenilenmesine karar vermiştir. Onun uygulaması da 23 Haziran’da olacaktır. Demek ki İstanbul’da bazı il ve ilçelerde olduğu gibi seçim yenileme olayıyla karşı karşıyayız. 16 milyon nüfusun yaşadığı, 8 milyonu aşkın oy veren insanımızın bulunduğu İstanbul’da çok inatlı ve ısrarlı bir seçim olacağı görülmektedir. Her ne kadar bazı partilerin adayları var ise ve bu adaylıklarını sürdürüp sürdürmeyecekleri konusunda çok açık bilgiye sahip değilsek de bilinen bir şey vardır. Bize göre Zillet ittifakını adayı ile Cumhur ittifakının adayı İstanbul’da çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır. Böyle bir durum karşısında nasıl bir yol takip etmemiz lazım? MHP’nin adayı yoktur ve bu aşamada çıkarma gibi bir kararı da yoktur. Hal böyle olunca Cumhur İttifakı anlayışından hareket ederek AKP’nin öngördüğü, bir önceki seçime katılmış, Türkiye’de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir şahsın seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla MHP bir katkı sağlamak düşüncesindedir. Bunu yaparken de İstanbul’daki siyasi hayatı yakından tanıyıp, kimin kim olduğunu farkında olarak bu katkıyı nasıl sağlayacağımızı düşünürken bunu tamamen MHP’nin bir öngörüsüymüş şeklinde taktim etmek yerine, İstanbul’da yaşayan bu ülkenin 16 milyon insanının hemşerileri hep Anadolu’dadır. Ve bu hemşeriler İstanbul’a gitmiş, yerleşmişlerdir. Orada doğup büyümüşlerdir. İstanbul’da doğup büyümelerine rağmen nerelisiniz’ diye sorduğunuzda ise size ‘Sivaslıyım, Trabzonluyum, Kastamonuluyum’ diyebiliyor. Yani doğduğu yerden ziyade atasının yaşadığı yerleşim yerini esas alarak bir tanımlama yapıyor. Bunu İstanbul’da Anadolu ile ilişkilendirdiğiniz zaman bir hemşerilik bağı ortaya çıkartıyor.
AK PARTİ'NİN STRATEJİSİNE KATKI SAĞLAYACAĞIZ
MHP bu düşünceden hareketle iki adayın belirgin bir şekilde yarışacağı bir ortam içerisinde, tek başına şöyle yapacağız böyle yapacağız gibi bir strateji üslubu ortaya koymak yerine, Binali Yıldırım beyefendinin kendi partisi veya Cumhur ittifakı anlayışı çerçevesinde ortaya koyacakları stratejiye uygun tarzda hareket etmeyi prensip olarak benimsedik. Yani AKP kendi adayının Cumhur ittifakı anlayışı ile yarıştığı bir ortamda nasıl bir siyasi strateji ortaya koyuyorsa MHP Cumhur İttifakı anlayışı çerçevesinde buna katkı sağlayacak.
Ama onun ötesinde Anadolu’da siyaseten netice aldığımız illerimiz vardır. İstanbul ile sosyal, ekonomik, kültürel bağları olarak hayatlarını devam ettirmektedirler. O zaman bu hemşerilik ruhunun hareket geçirme suretiyle bu katkıyı sağlayabileceğimiz inancını düşünerek, ortaya koyarak 15 ilimizi yani 250 binden fazla İstanbul’da hemşerisi bulunan illerimizi esas alarak bir çalışma başlatmayı uygun bulduk. Bununla ilgili olarak da Perşembe günü, 250 bin üzerinde İstanbul’da hemşerilerinin oyu olduğuna inandığımız illerimizin değerli başkanlarını davet etmek suretiyle kendileriyle istişare ettik. Akşam iftar yemeğinde tekrar bir araya geldik. Şimdi de bu çalışmayla ilgili gerekli görevlendirmelerin yapıyoruz. Ne gibi? İstanbul’un birinci bölgesinde başkanlık divanından bir arkadaşım sorumluluk üstlenecek. İkinci bölgesinde başkanlık divanından bir arkadaşımız ve aynı şekilde üçüncü bölgede de Divandan bir arkadaşımız sorumluluk üstlenecek. Bütün bu sorumlulukların üzerinde İstanbul Milletvekili olması ve başkanlık divanı üyesi olması sebebiyle de Semih Yalçın beyefendiyi de genel koordinatör olarak ortaya koyacağız. Ve Anadolu’da bu illerimizden kimi kim ne kadar tanıyorsa, eşi, dostu, akrabası kimi varsa, hangi köy, mahalle, ilçeden ise İstanbul’a gitmek suretiyle Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları, seçimin önemini ve bu seçimde sayın Binali Yıldırım beyin kazanması noktasındaki düşüncesini paylaşacak. Taktir hemşerilerinin olacak.
HEMŞEHRİ HAREKATI
Biz bunu ''Hemşeri harekatı'' olarak nitelendirdik. Önümüzdeki günlerde ikinci 15 ilimizi topluyoruz. Bu 15 il çok daha anlamlı olacak. (100 bin ile 250 bin arasındaki bir rakam sanıyorum) En az 130 bin ve civarında oy potansiyeline sahip olan ama büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu’yu temsil eden illerimiz orada olacak. İl başkanlarımızı davet edeceğiz onları bu konuyu tekrar müzakere edeceğiz. Bitlisli Bitlislinin yanına gidecek, Bingöllü Bingöllünün yanına gidecek. Diğer Doğu, Güneydoğu’daki diğer illerimizi ziyaret edecekler. Ve onlara da yüz yüze Türkiye’deki mahalli idareler seçimi, neden iptal edildiğini, bu iptalin öncesi ve sonrasında nelerin yaşandığını anlatarak onları aydınlatma görevini üstlenmiş olacak. Bu böyle devam edecek. Nereye kadar? İstanbul’da en az hemşerisi olan il Burdur’dur. Alayını toplasanız 9 bin kişi ediyor. Onu dahi göndereceğim oraya. 9 bin üyesi vardır diye. Bu ne demektir: bir kişi bir kişidir! Madem ki bu şekliyle millet iradesiyle çözümü öngörülmüştür. O zaman millet bunu çözsün. Yoksa YSK’ya, sağa sola, hepimize hakaretle bu iş olmasın diyoruz.
ERDOĞAN'LA ORTAK PROGRAM
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Sayın Bahçeli ile ortak programlarımız olabilir' dedi. Miting şeklinde mi olacak, nasıl olacak?
Programın içinde miting bir unsurdur. Ama programın nasıl olacağına arkadaşlarımız görüşerek karar verecekler. O konuda da sayın Sadir Durmaz beyefendi yapıyor. Sanıyorum AKP’de de bir isim değişikliği yok. Onlar bir araya gelirler, nasıl bir program olur düşünürler, miting mi, kapalı toplantı mı olur… Yoksa, kapı çalmak suretiyle gönül çalmayı birbiriyle kaynaştırarak bir yol bulmalıyız. Onun için mitingde göz göze geliyorsunuz da gönül gönüle gelemiyorsunuz. Bizim gönül gönüle gelmemiz lazım.
CHP İLÇELERE İTİRAZ ETMEMİŞ Kİ
İstanbul’da en çok tartışılan görüş şu: aynı zarfta dört pusulanın bulunduğu ancak sadece Büyükşehir belediye başkanlığının iptal edildiği ilçeler ve diğerlerinin iptal edilmediği.. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Gerçekten de bize dört pusula bir zarf verdiler. Gidip onun içine attık. Bu dört pusulayı zarfa yerleştirirken güçlük çektik. Biri dışarda kaldı, diğeri dışarda ama oylar iptal edilmesin diye hassasiyet gösterdik. Fakat zarfları kullanırken dört pusulasına ben itiraz etmedim. Kemal Kılıçdaroğlu beyin de itiraz ettiğini sanmıyorum. O benden belki daha heyecanlı oy kullanmıştır. Fakat tartışma tamamen büyükşehir belediye başkanlığı üzerinde yapılmıştır. Şimdi bu gerçeklerin ışığında İstanbul’da 39 ilçe belediyesinin 25’ini Cumhur İttifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz, mazbatayı alıp almama noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz, mazbatanın verilmesi için YSK’ya çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. Sonunda 28 bin oydan 13 bine düşünce bu sefer de şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 25 ilçede veya 39 ilçede sadece 2 yerde kendini gösteriyor., Maltepe ve Büyükçekmece’de. Oralara da itirazlar yapılıyor. Şimdi kalkıp halkı aldatmanın bir manası yok. CHP’ye oy vermiş kardeşlerimizi de aldatmanın gereği yok. O dört tanesinin içerisinde sadece Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının neden böyle olduğu hesap ediliyor. Gerçekten de düşündürücü. Oyların bu kadar aşağı düşmesinin sebebi üzerine konuşacağı yerde kalkıp, ‘orada dört pusula var. Onu iptal ediyorsanız bunları da iptal edin’ diyorlar. Hele bazıları var Türkiye’de neredeyse siyaseti ve demokrasiyi kapatacak, seçimleri tamamen lağvedecek. Efendim filan tarihten itibaren seçimler iptal edilmelidir diyor. Bütün bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye’yi sürüklemenin gereği yok. Seçimler iptal edildikten sonra ne olacak? 24 Haziran’ı iptal ettiniz, 2015’i iptal ettiniz… Geriye doğru giderseniz 1946’ya kadar var! Sonra bunun altından Türkiye nasıl kalkacak, bu siyasiler nasıl kalkacak?
MİLLET HIRSIZI KOVALAMAKTAN VAZGEÇMEYCEK
Onun için milleti aldatmasınlar. 28 bin oydan 13 bin oya düşerken bu kadar çalınan oyun nereden çalındığının üzerinde mutabakat kuracakları yerde hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok. Dört pusulayı da dahil etmiş olsa hırsızı kovalamaktan bu millet vazgeçmeyecek. MHP’de vazgeçmeyecek. Çünkü böyle kritik bir eşikte bu karmaşayı yaratan insanların niyetlerinin açığa çıkması lazım. o çıkıncaya kadar da biz bu işin arkasındayız. Onun için artık bırakın kim ne kadar haklıysa.. Bir: YSK’ya saygı duymalıyız, İki: 23 Haziran’da sandığa gitmeliyiz, ne kadar sandığa insan götüreceksek onun çabası içinde olalım. Bizim gibi siz de hemşeri harekatları başlatın ve oy verme oranını yükseltin. Sonra da YSK’nın kararından öte millet iradesi ne diyor ona bakın. Bu sefer de ona millet iradesine saygı duyalım. Ona da saygı duymaz iseniz, çok daha farklı anlamlar ortaya çıkar. Ne gibi: 24 Haziran seçimlerinde YSK’nın önüne sandalye atıp nöbet beklemenin anlamı neydi. Saat 23.00’a kadar bu iddia devam etti. Ama 23.00’dan sonra nöbet tutacak adamı arıyor CHP’liler bulamıyor. 24 Haziran’da böyle bir beklenti içerisine girip, 24 Haziran’da geçerliliğini koruyamadığını görüp, beklentisinin karşılığını bulamayınca ortadan kaybolanların, tamamen projenin unsurları ortadan kalkmasın, deşifre olmasın diye sessiz kalıp, 31 Mart’ta tüm düşüncenizi düğümlüyorsanız Devlet Bahçeli bunun arkasını arar.
"HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK" EMRE USLU'NUN SLOGANI
'Herşey çok güzel olacak' sloganı nasıl buluyorsunuz?
20142013 yıllarında Emre Uslu denen bir kişinin sloganı bu. Twitter’da da var her şey çok güzel olacak. Şimdi bunu herkes kullanıyor, bazıları da kullandı. Bir de bütünleşenler var. Kimler var mesela? Güroymak’a giderken orada Norşin olarak isim değişikliğini ifade ederken “Her şey çok güzel olacak” diyen bir eski cumhurbaşkanı var. Fetöcüler var, PKK’cılar var, siyasette çok değişik beklentiler içinde olanlar var. Slogan çok yanlış.
YAĞMUR, BEREKET VARKEN YILDIRIMLAR ÇAKSIN DERİM
Cumhur İttifakının sloganı ne olmalı?
Cumhur ittifakının sloganının belirleyicisi MHP değil. Çünkü bu sloganı belirleme görevi Cumhur ittifakının ana kütlesi olarak bulunan ve adayları da kendilerinden olan AK Parti olmalıdır. Bana ille de bir slogan diyorsanız, “İstanbul’da bu kadar gürleyen havada, yağmur bereket varken yıldırımlar çaksın” derim.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR'E VALİ GÖREVLENDİRMESİ
İstanbul Belediyesi’ne Meclis’te seçim yerine Valinin atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasal yönden ikisi de müsait ama tercih kısa süre 46 gün içinde valilikle yürütülmesinde. Kayyum da değil vali görevlendiriliyor. Buradan seçimleri tekrar tartışılır bir konuya getirmemek lazım. Orada birisinin oturması lazım devletin rutin işleri var. Bunların devam etmesi için de böyle bir görevlendirme olabilir.
İMAMOĞLU LİDER OLUR MU?
Son günlerde İmamoğlu ile ilgili bir lider doğuyor şeklinde yorumlamalar var özellikle sosyal medyada. CHP’nin başına geçeceği ifade ediliyor. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
Üç defa kınıyorum tabirini kullanarak lider doğmaz. Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım. Emek ister. Halkın kabulünü ister. sevgi, saygı ister. Onlar daha oluşmadan bir seçim döneminde birden parlatmalarla lider doğmaz. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu beyle bu arkadaşı mukayese ettiğiniz vakit Kemal Kılıçdaroğlu’nun heyecanı, tecrübesi, 8 yıllık birikimi, ısrarlı davranışı üste gelir diye düşünüyorum.
BİRİLERİ TÜRKİYE’DE VENEZUELA GİBİ SABIRLA UYKUYA DALMIŞSA FENA UYANIR!
İktidar ve muhalefet partilerinin İstanbul’da ilk hedefleri küskün seçmene dönük. Bu anlamda sandığa gitmeyen seçmene MHP’nin yaklaşımı nedir?
Sandığa gitmeyenleri sandığa getirmek gerekir. Hele hele Türkiye’nin böyle hayati döneminde, seçimin çok fazla anlamlar taşıyacağı ortamda vatandaşlık görevini yerine getirmeyeni fazla dikkate almamak lazım. Böyle bir dönemde sandığa gidemeyecekse nereye gidecek bu insanlar! İşi gücü bırakıp sandığa gitmeli, vatandaşlık görevini yapmalı, gönlünden hangi parti geçiyorsa ona oy versin ama sandığa gitsin. Sandıktaki tartışmaları Avrupa’da ABD’de tartışılır duruma getirmek doğru değil. ABD Türkiye’deki siyasete not alıyor ne demek bu? Türkiye demokrasiyle ilgili mücadelesini verirken ABD emperyalist güç olarak oyunun içinde mi yoksa Türkiye’de öğretmenliğe mi soyundu. Not alıp da ne yapacak kaç verecek Türkiye’ye 5’in altında verecekse zaten başka şey düşünüyor demektir. 5’in üstündeyse sınıf geçmeyle ilgili bir nottur o. Ona da kimsenin itirazı olmaz.
Niyetleri 5’in altında vermek galiba...
Öyle gözüküyor Mesela ben Venezüella halkına çok…. Birine diyor ki, ‘sen devlet başkanı olmalısın’… Gaido diye bir adam çıkıyor. Biri de demiyor ki ‘ey ABD ben seçeceksem birini seçerim, değiştireceksem de değiştiririm sana ne oluyor’ diyen yok. Türkiye’de de diyen yok burada birkaç tane siyasi parti genel başkanı Venezüella’yı kınadı ama başkaları ‘Türkiye’de de gelecekte de böyle olabilir mi?’ düşüncesiyle sabırla bir uykuya dalmışsa o fena uyanır.
GALATASARAY O ŞAHSI AFOROZ ETSİN
Galatasaray divan toplantısında Hayri Kozak, açık açık Ekrem İmamoğlu’na desteğini deklare etti. Sonrasında da esprili bir şekilde 'inşallah bu son toplantı olmaz' yorumları yapıldı Galatasaraylılar tarafından. Siz nasıl yorumlarsınız?
Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin. Yani çok sayıda taraftarı bulunan spor kulübünü bir kişi bu şekilde istismar edemesin bir eksik kalsın bana göre Galatasaray.
YÜZDE 49’U SEV AMA YÜZDE 51’E SAYGI DUY
Sanatçılardan da benzer tepkiler geldi…
Türkiye’de TV’ler olmayan sanatçıları olur hale getiriyorlar. O kadar yükseldikten sonra bir laf etmesi lazım. Onları dikkate almıyorum ben. Herkes Cem Yılmaz Bey’i sever ve çok güler. Ben ise onu görünce önce bir elbiseni değiştir derim. Kravat tak, hatta takma başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49’u sevebilirsin ama yüzde 51’e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem.
Seçimlerde Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 50’nin altına düşme ihtimali doğarsa bu sonuç sistem ya da başka tartışmaları getirir mi?
Doğmadan getirenler var dolayısıyla Allah muhafaza öyle bir sonuç alındığı takdirde çok kişi gece gündüz tekrar edecektir. Biz de böyle bir doğuma müsaade etmemek için 52’nin yukarısını düşünmemiz gerekiyor. Yoksa istismarı çok olur. Fransa’sı karışıyor Almanya’sı, İngiltere’si, ABD’si karışıyor.
31 Mart seçiminde beka vurgusu yaptınız. İstanbul seçiminde de aynı beka tehdidini sorununu görüyor musunuz? Seçimlerde vurgulayacak mısınız?
Beka konusunu gündeme taşıdığımız andan itibaren böyle bir sorunun olmadığını iddia edenler vardı. 31 Mart’tan 6 Mayıs’a kadarki süre içinde görülen odur ki beka sorunu hala kuvvetle devam ediyor, Türkiye’nin de önemli bir sorunu olarak karşımızda duruyor. Bunun için beka konusu belki o kadar tarif edilmese de anlamı büyüktür. Ve devam ettiği kanaatindeyim ben.
TÜSİAD’IN BAŞKANINA O CÜMLEYİ TERSİNDEN OKUTURLAR
İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin ardından ekonomik verilerde negatif yönlü değişim söz konusu oldu. TÜSİAD açıklama yaptı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin önemli siyasi krizler yaşadığı ortamda bekleyip bekleyip siyasi krizi tahrik edici konuşmayı TÜSİAD alışkanlık haline getirmiştir. Başkanları kim olursa olsun bu gelenek devam ediyor. TÜSİAD’ın söylemini doğru bulmuyorum. Kendilerine bir tek soru soruyorum: TÜSİAD önemli işadamlarının oluşturmuş olduğu bir kurumdur. Çok çalışmış, değerli bilim insanlarını yanına almıştır, araştırmalar yapmıştır. Temel sloganları vardır. “Mutlaka bir yapısal reforma ihtiyaç var” demişler ve yapılan reformlarla ilgili çok da eserler ortaya koymuşlardır. Ben parti genel başkanı olarak hükümette olduğumuz süreçte TÜSİAD’ın bu eserlerini yakından takip ettim. Bir tek sorum var kendilerine; hangi iktidar gelirse gelsin bu yapısal reformlarının kitapçığını verdiler. Ziyaret ettiler, o yöneticileri kendileri çağırıp akılarınca imtihan da ettiler. Fakat bugüne kadar o yapısal reform tekliflerinden hangisi kabul gördü, hangisinden sonuç aldılar. Onun için bu tür ana kuruluşlar, katma değer ve üretim yaratan kuruluşlar siyaseti çok erken yorumlamaya kalkmasın. Şimdi bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor. Ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD’ı halk da kabul etmiyor. Alternatifleri de doğmuştur, onlar ilerde ne yapar onu bilemiyorum. TÜSİAD’ın yerine birçok kavramlar üreten, alfabedeki 29 harfi kullanan iş adamları seviyesi de doğmuştur. Ama TÜSİAD bu özelliğini kaybetmiştir, ciddiye alınır tarafı da kalmamıştır. TÜSİAD’ın ilk kurucusu 64 çok değerli bilim, iş hayatının insanları vardır, onlar da artık TÜSİAD’ın içine girmeme eğilimindedir. Şimdi siyasi hayatta hiçbir özellikleri olmayan, iş hayatında da ne yaptıkları belli olmayan insanlardan yapılar oluşuyor. Onun için 64 değerli kurucudan şimdilik ses çıkmıyor. O bakımdan hele hele seçim kararının alındığı gün ekonomiyi öne çıkartıp, döviz kuru üzerinde bir takım oynamalar yapmak yakışı bir şey değildir. 6.2 iken 6. Bilmem neye düştü. Yarın daha farklı düşebilir. Soğan patates.. bunlar da ucuzlama dönemine girdi. Adana’da 1.5 lira soğan. İsteyene ben iki kamyon gönderebilirim. Ne yapıyorsa yapsın.
RAHMETLİ ERBAKAN’IN KEMİKLERİ SIZLAR
İstanbul seçimleri yenilenme kararıyla CHP’nin temasları oldu irili ufaklı partilerle. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aday çıkardılar ama oy verme anında hangi partiye ne kadar oy verdiler onu ben de merak ediyorum. SP, ‘İttifakın içinde yokum’ demesine rağmen kendi adayına ne kadar oy verildi. Yani rahmetli Necmettin Erbakan’ın kemikleri sızlar. 3040 sene mücadele edeceksin yüzde 1 oy alacaksın, hem de en kritik dönemde. Şimdi aday çıkartsan ne olur çıkartmasan ne olur? Onun için onlara düşen, cami tartışması yaratmak, oradan başka sonuç elde etmek yerine dün terk ettikleri kardeşlerine destek vermek suretiyle sonuç almaktır.
Bazı partiler de adaylarını ilan ettiler. Siyaseten bu aday çekmeler iki turlu seçime dönüştürmüyor mu?
Adayını çeken yok, ama varsayımlar üzerine aday çekilirse ne oluru araştırmanlar var. Yani o iki şey farklı. “200 küsur bin oy var. Bu nereye yıkılırsa netice alırız”ı hesap edenler var. 200 binle olmaz yani bir şey olmaz. Onun için bunlar nereyi destekliyorlarsa ona oy versinler ya zillet ittifakında kalıp oraya destek verirler ya kendi adaylarını daha çoğaltmak isterler oy olarak veya geçmişteki vefaya saygılı kalarak onu semt olmaktan çıkarırlar.
GALATASARAY BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GİBİ KARŞIMIZA ÇIKTI
Galatasaray’a gelmişken Beşiktaş derbisi vardı. Galatasaray 11 yabancı ile sahaya çıktı…
Beşiktaş’ın önüne tarihi bir fırsat çıkıyor. Ve Galatasaray derbisinde sonuç aldığı takdirde şampiyonluk için yol aralıyor noktasında beklentimiz vardı. 20 mağlubiyet bizi çok incitti. Fakat sporcuların aldığı yıldızlara bakarken gazetelerde bir gördüm ki Galatasaray’ın 11 futbolcusu Birleşmiş Milletler takımı gibi karşımıza çıkmış. Siyaseten bir laf söylemem gerekirse 5, BM’den büyüktür (Gülüyor) Yani Başakşehir, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş, Birleşmiş Milletlerden büyüktür.
HABER 7